Âşık
Hüseyin
19. yüzyılın güçlü ozanlarından olan Aşık Sülük
Hüseyin'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1838 kıtlığına
söylediği bir destan, onun 1815-1820 yıllarında doğmuş olabileceği
ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Elli dört senesi bahar ayları
Hep kurudu dereleri çayları
Açlık sardı şehir ile köyleri
Aman Allah ne olacak halimiz.
Aşık Sülük Hüseyin'in doğum tarihi gibi ölüm tarihi de bütün
araştırmalarımıza rağmen şimdilik bilinmezliğini korumaktadır.
Etem Paşa orduların başında
Erzel Paşa gezer düşman peşinde
Gündüz hayalimde gece düşümde
Yatın dağlar geçeceğim ardına
Evelallah güveniyom orduma.
Tarihçi Yılmaz Öztuna'nın bildirdiğine göre, Müşir Edhem Paşa komutasındaki
orduda görev yapan Kırım ve 93 Harblerine katılan ve Aşığın dizelerinde adı
geçen Erzel Paşa, 18 Nisan 1897 Türk Yunan savaşında şehit düşmüştür. Bu
savaşa bir destan söyleyen, dolayısıyla 1897'de hayatta olan Aşık Hüseyin'in
1900'lerin başında, tahminen 85 yaşlarında vefat ettiğini söyleyebiliriz.
Turnam giderseniz bizim yaylaya
Bir aşık Urumda yasta di n'olur
Engizekte yerişirsen obaya
Sıtmaya tutuldu hasta di n'olur.
Yukarıdaki dörtlüğünde ve muhtelif şiirlerinde de dile getirdiği gibi, kışın
Anadolu'da, yazın Toroslardaki yaylalarda yaşayan, doğum yeri ise kesin
olarak bilinmeyen ozanın son ikamet ettiği yer; Kırşehir, Mucur, Küçük Kavak
köyü, Cilt. 37, Hane 22, numarada Bozbıyıkoğlu Hüseyin olarak, Mucur Nüfus
Müdürlüğünde kayıtlıdır. Yine aynı nüfus kayıtlarında hanımının adı Ümüş
olan Aşık, bir şiiriyle de bunu doğrulamaktadır:
Hüseyin'im nettik Kadir Mevlaya
Bizi hasret koydu bağa harmana
Kaderimiz buymuş Ümüş ağlama
Baharımız kara geldi bu sene.
Bozbıyıkoğulları namıyla anıldıklarını bir şiirinin son dörtlüğünde Aşık
Sülük Hüseyin şöyle dile getirmektedir:
Devran dönsün poyrazınan eseyim
Ferman padişahın kime küseyim
Yurt tuttu Acıöz'ü Sülük Hüseyin
Dedem Bozbıyık Türkmen değil mi?
Bu dizelerden de belirtildiği gibi, nüfus kayıtlarında Bozbıyıkoğul1arı
namıyla anılan ozan, o bölge halkı tarafından Aşık Sülükoğulları veya Aşık
Sülükler olarak bilinmektedir.
Mezarımı yol üstüne kazsınlar
Baş taşıma Aşık Sülük yazsınlar
Gelen geçen öldüğümü duysunlar
Gelin dostlar helallaşmak günümdür.
diyen Aşık Sülük Hüseyin, bu dörtlüğüyle de o yörede kendilerine Aşık
Sülükler denildiğini kanıtlamaktadır.
Zorladılar yesir gittik Uruma
İskan olduk Acı suyun kıyına
Alışmadık ivezine şoruna
Sinekte sıtmada yatılmaz oldu.
Dörtlüğünde belirttiği üzere, Aşık Hüseyin ve ailesi de diğer Türkmen
aşiretleri gibi devlet tarafından zor kullanılarak Toroslar dan Orta
Anadolu'ya iskan edilmişlerdir. Bir Türkmen aileye mensup olan ozanın, ilk
önce Mucur'a bağlı Aydoğmuş ile Karacalı köyleri arasında kalan Sülüklü Bel
denilen bir yerde oturduğunu, fakat Kırıklı köyünden veli adlı bir eşkıyanın
zoruyla, yakınlardaki Aflak (Altınyazı) köyüne göç ettiklerini ozanın
kendisinden dinleyelim:
Bizim meskenimiz Sülüklü Beli
Eser sam yelleri soldurur gülü
Bize kan kusturdu Kırıklı Veli
Isıtmalı sıracalı maççalı.
Hüseyin'im gene kalktı göçümüz
Gurbet elde kaldı Haçça bacımız
Başa bela haramzede piçiniz
Isıtmalı sıracalı maççalı.
Yukarıda da belirtildiği gibi. Aşık Sülük Hüseyin'in iskan olayından sonra,
bir zamanlar Mucur'a bağlı Aflak (Altınyazı) köyünde oturduğu, yakın zamana
kadar evlerinin yerinin dahi belli 61duğu söylenmektedir. Yine o köydeki bir
ine (mağara) Aşık Sülük Hüseyin'in ini dendiğini, otuz yıl önce o bölgede
imamlık yaptığım dönemler, ahbabım ve büyüğüm Hacı Sadık'tan ve o köyde
yaşayan diğer yaşlı insanlardan defalarca dinlemişimdir. Aflaklı Hacı
Sadık'tan, Aşık Sülük Hüseyin'in birkaç şiirini dinlemiş olmama rağmen, bu
şiirleri bir tarafa not etmediğim için şu anda belleğimde hiçbirisi
kalmamıştır . Yine ozanın şu mısraları bu köyde oturduğunun bir ka nıtı olsa
gerektir:
Bunca emeğimiz boşuna zayil
Kader böyle imiş Allah'a kayil
Dayırn Necip ile emmim İsmayil
Arzı mekan etti Aflak'ta kaldı.
Aşık Hüseyin'in Aflak köyünden göç etme nedenlerini şimdilik bilemiyoruz.
Bir müddet sonra Aflak'tan göç eden Ozan, Mucur, Küçük Kavak köyüne bağlı
Çömelek, Cavlak (Yeniköy) üçgenindeki Acısu'yun kenarına gelip yerleşmiştir.
Ozan'ın şu şiiri bu göç olayını bize şöyle açıklamaktadır:
Acısu'dur obamızın otağı
Eksilmez yoğurdu balı kaymağı
Ulu yoldur şekerkuyu sapağı
Eğlenip orada kalın turnalar.
Aşık Sülük Hüseyin'in, kapısında birkaç sürüsü yayılan ve geniş arazilere
sahip, varlıklı hanesi ve sofrası açık cömert bir kimse olduğunu
araştırmalarımız sırasında o bölge halkından öğrenmiş bulunuyoruz. Aşağıda
bir dörtlüğünü verdiğimiz vasiyet adlı şiiri de halkın anlattığı bu
bilgileri doğrulamaktadır.
Taş Konağın kapısını örtmeyin
Uluyol' un ırızgını kesmeyin
Emmiye dayıya kirtip küsmeyin
Gelin dostlar helallaşmak günümdür.
Aşık Hüseyin tarafından söylenen şu dizeler de onun medrese görmüş, okumuş
bilgili bir kimse olduğunu kanıtlamaktadır:
Biz de gittik bir zamanlar hocaya
Aşinayız elif ile heceye
Seni ısmarladım Gani yüceye
Huzuru mahşerde dilin lal olsun.
Diğer yandan, Aşık Hüseyin'in Mehmet, Süleyman ve Osman adlı üç oğlu ile
Hatice adlı bir kızı olduğu Mucur nüfus kayıtlarında yazılıdır.
Halk arasında (kel kız Haçça) olarak bilinen Aşığın kızı Hatice (1859-1931)
o yörede cömertliğiyle ve hayırseverliğiyle tanınmaktadır. Acıöz'deki
evlerinin önünde geçen Uluyol'un kenarına babası tarafından kazılan su
kuyusunun başına yolcuların yemesi içmesi için her gün helkelerle yoğurt ve
ayran çıkartan bu kadın, babasının başlattığı geleneği ölünceye kadar devam
ettirmiştir. |