|
|
|
|
|
|
|
|
|
Âşık Veysel Kimdir | Türkü Sözleri | Türkü Notaları | Ozanlarımız | Gönül verenler |
Nota Bilgileri | Türkü Dinle | Adım adım Türkiye | Linkler |
Âşık Mahzuni Şerif |
Âşık Mahzuni Şerif ( d. : 1943 - h.y. : 17 Mayis 2002 )
Mahzuni Serif,
1943 yılında Kahramanmaraş`ın şimdilerde Afşin, o yıllarda ise Elbistan`a
bağlı Berçenek Köyünde doğmuştur. Ozanlık geleneğinin güçlü olduğu Elbistan,
Alevi inancının en saygın delerinin ve erenlerinin yetiştiği bir
bölgedir. Dedeleri, Tunceli`nin Hozat ilçesine bağlı Bargeni köyünden çıkmış
Anadolu`nun netameli günlerinde ora ya savrularak gelip Elbistan ovasını
mekân tutmuşlardır. Bargeni, Alevi ocaklarından mürşit ocağı olarak kabul
gören Ağuiçen ocağının merkezidir. Âşık Veysel,
her platformda Âşık Mahzuni`ye ilgi göstermiş ve yaşı çok genç olmasına
karşın aralarına büyük bir ozanın katıldığını ifade etmiştir. Mahzuni`nin
Imam Hüseyin`e yazdığı mersiye 1967 yılında bir muhabbet sofrasında Fikret
Otyam tarafindan kaydedilmiş ve üç yıl önce albüm olarak piyasaya çıkmıştı.
Bir senfoni niteligindeki bu eserden sonra da Mahzuni, tasavvuf konulu
deyişler üretmeyi sürdürdü ve asıl ününü bu alanda yaptı.
Mahzuni Şerif
Sevgili Canlar, Değerli Severlerim:
Başta söylemem gerekirse, Alevilik gibi dünya kültürlerini baş tacına oturmuş bir tarihi, üzerine basarak anlatabilmem için kök bilincine ve tarihe vakıf bir kişilik yetersizliği içinde görüyorum kendimi. Ancak buna rağmen, 24 ayar bir Alevi ailesinden gelmekliğimin avantajını kullanarak demek istiyorum ki:
Alevilik bir soylu Asya kültürüdür.
Alevilik bütün dünya dinleri içinden sıyrılıp insanı baz almış, dinli dinsiz toplumlar arasınd barışı salık vermiş bir bölgesel çözüm, bir anahtardır.
Çünkü Aleviliğin kıblesinde yatan Ali, başta kendisi Alevicilik yapmamıştır. Yani bir başka deyimle Ali’nin kendisi Alevi değil, Ali’dir. Çünkü tarihte önemli kişilikler ikinci kişi olarak kimlik değiştirip kendi taraftarı olamaz. Hele de Hz. Şahı Merdan, Bektaşi hiç değildir. Çünkü bir insan kendisinden 600 yıl sonra gelecek bir insanın taraftarı olamaz. Ve Hz. Hünkâr Hacı Bektaş Veli atası Hz. Ali’nin 17. göbeği, kuşağı olarak, Hz. İmam Musa-i Kazım’a dolayısıyla İmam Zeynel Abidin’e rehberlik edemez. Ve imamatı bu konuda zayıf düşer. Toparlamak gerekirse, Hz. Ali Bektaşi değildir, amma, Hz. Hünkâr Hacı Bektaş Veli Alevi’dir.
Kur’an’da, Cenab-ı Allah’ın yeryüzündeki vekiline (Hz. Muhammed’e) İslam alemi inanıyorsa, ki inanıyor, onun getirdiği Allah mesajında iki kutsal emanet söz konusudur: Bunlardan birisi Kur’an’ı Azimüşşan, diğeri Peygamber’in Ehlibeyt’idir. Bilinmelidir ki beyt Arapça ev demektir. Bir insanın evinde, eşi oğlu, gelini kızı ve torunları bulunabilir. Bir aile müfredatında bu üyelerin dışında kimseler bulunmaz.
Hz. Muhammed’in hayatta kalan oğlu olmadığına göre, kızından gelen aile müfredatı onun Ehlibeyt’inin gövdesini çekirdeğini teşkil etmektedir. Ve de 1400 yıldan beri dünya halklarının tarihinde, İmam Hüseyin’den başlayıp, İmam Muhammed Mehdi’de son bulan, ancak nesilden nesile ulaşan onbinlerce Oniki İmam evladıdır. Alevi ve Bektaşi kültürü, mozaik yapısıyla hiçbir dinin devamı değildir. Çünkü kültürlerde kalın çizgi din değildir. İşte bu nedenle de, Alevilik bir kültürdür ya da Alevilik bir yaşam biçimidir; Alevilik bir tarikattır, diyenler haklıdır. Nedeni şudur:
Alevilik bir İslami kavram olduğu için, Afrika’dan Asya’ya yayılan bir Ali kültürüdür. Buna göre Ali felsefesine yatkın camialar için Alevilik bir kültürdür. İkincisi; her Alevi bunu hayatına geçirir buna inanır ölünceye kadar bu inançta kalır ve gider, Alevilik bir yaşam biçimi olur. Üçüncüsü ise, Tarik Arapça yol demektir. Oniki İmam’ın yolun sürenler için yol dostluğu anlamında telafuz edilen bu sözcük, tarikat olduğundan, Alevilik aynı zamanda bir tarikattır.
Bütün bunlara rağmen, Alevilik mezhebi kabul etmez. Çünkü mezhep Arapça bir partizanlık bir siyaset kavramıdır. Hz. Ali’nin ve oğlu Hz. Hüseyin’in siyasete değil tarikate, yani Hakk yoluna itibar ettiği kesin olduğu için, Alevilere mezhepsiz denmektedir. Çünkü mezhepler, gerçek hayat dediğimiz din yanında belki de ellinci planda kalır.
Bir anlamda da Alevilik, İslamda bir tarikatın değil, yeryüzünde Allah adına kurulmuş bütün dinlerin devamıdır. Alevi toplumu hiçbir zaman Hıristiyan, Müslüman, Yahudi ve bunlara bağlı din kollarının birine tek başına bağlı göremeyiz. Benim anladığım kadarıyla, Alevilik dünya dinleri mozaiğinin tümüne sahip çıktığı sürece Aleviliktir. Bence bir Alevi hem Müslümandır, hem Hıristiyan, hem Yahudidir. Mozaik anlayışta suçlu ve günahkâr yoktur. Dinli / dinsiz herkesin Allah’ın kulu olduğuna inanır bir Alevi. Kısacası ben öyle olduğum için böyle sunmak istiyorum fikrimi.
Ayıptır söylemesi ben de ecdadında asimile yaşamış bir Ali evladıyım amma, bu kavrama layık olmadığım için 35 yıl önce, Alevi olamam ki, dedim ve beni plaklarımdan kasetlerimden duyanlar, Mahzuni bir Sünniymiş de sonradan Alevi olmuş yaygarasını bastılar. Hattızatında kültürler ve inançlar genetik bir olgu değildir. Yani babadan oğula, kuşaktan kuşağa, genler yoluyla geçmez. Çünkü insanların din duyguları, kültürel birikimleri, birer biyolojik hadisenin sonucu değildir.
Alevilikte düşünsel ve bilimsel bir olgu olduğu için, böylesine önemli bir ölçüde soy sop, sadece kavramlar bütününü dünyaya yayan ailelerin çocuklarıyla birlikte kutsanmasından ibarettir.
Ben bir İmam Hüseyin evladı olsam, Alevi akait ve şeriatlarına uygun bir yaşam içinde değilsem, Alevi olamayacağımı iddia etmekteyim. Alevi olmak veya olmamak gibi bir keyfiyet insanların kendi özel merakı, özel hazzı içindedir.
Kısaca özetlemek gerekirse, bu özgür düşünce yapısını, Oniki İmam ve onların halefleri dışında Anadolu Alevi-Bektaşi ilkelerinin tümünü; dedeler, babalar, dervişler ve âşıklar sürdüre gelmişlerdir. Böyle bir kuşak zinciri içinde sadece dedeler için şecere kıstas olmuştur. Babalar, âşıklar (ozanlar) kutsal kitapların sunduğu mitolojik kültürlerde de gösterildiği gibi soy, şecere, icazet, keramet, tekke, zaviye, tarikat ya da marifet gibi felsefik koşullara mecbur kılınmamış, tam tersine özgür, prangasız bir alanın insanı olarak faaliyet göstermiş olup Alevi kültür ve inancını kesildiği takıldığı her noktadan alıp bugüne getirmişlerdir.
Yukarıda söylediğim gibi, bu felsefe ve kültür biliminin bütününün sonucunda baz alınan Aleviliktir. Bu nedenle de Bektaşi kalıbının bütün ünitelerde işlenen bilimsel ve ruhani detaylar Alevilikten kaynak bularak yola çıkar. Bugünkü çağdaş dünya anlayışının varmak istediği barışçıl sevgi yolunu Aleviliği konu alan bir ölçü içinde bulmak mümkündür.
17 Mayis 2002 de Hâkk'a yürüdü
|
Âşık Veysel Kimdir | Türkü Sözleri | Türkü Notaları | Ozanlarımız | Gönül verenler |
Nota Bilgileri | Türkü Dinle | Adım adım Türkiye | Linkler |