Davut Sulari
Davut Sulari, 1925 yılında Erzincan'ın Çayırlı İlçesi'nde (Mans) doğdu. Baba
Veli ile Cezayir Ananın beş çocuğundan biridir. Asıl adı Davut Ağbabadır.
Sulari mahlasını soyadı olarak kullanışı ilk gençlik yıllarına rastlar. Bir
ara Kemali ve Serhat Aşık mahlaslarını kullandıysa da Sulari mahlasıyla
tanınmıştır. Soyadı kanunu çıktıktan sonra sırasıyla Sümmani, Selami ve
Sulari soyadlarını alır. Soyadı olarak alınan bu mahlasın pirler dergahında
kendisine verildiği rivayet edilir. Davut Sulari, Seyyit Mahmudi Hayrani'nin
soyundan gelmektedir ve Kureyşan'lıdır. Böylelikle soyağacı İmam Musa'el
Kazım'a, buradan da Hz. Ali ve Hz. Muhammed'e kadar uzanmaktadır.
Sulari'nin dedesi Pir Kaltuk tüm aşiretiyle birlikte Tunceli'nin Nazimiye
ilçesi Kureyşanlılar köyünden, Erzincan'ın Tercan ilçesinin Çayırlı (Mans)
bucağına yerleşmişlerdir. Çayırlı'nın ilçe olmasının ardından Davut Sulari
ve ailesi kendilerini "Çayırlılı" olarak tanımlamaya özen
göstermişlerdir.
İlkokulu ancak üçüncü sınıfa kadar okuyabilen Davut Sulari asıl eğitimini
dedeler ve pirler dergahında alır. İlk eğitimine dedesi Mehmet Kaltık (Kaltuk)
Ağa nın yanında başlar. Saz çalmayı da dedesinin teşvikiyle öğrenmiştir.
1938 yılında Baba Mansurlu Gülşah Ana ile evlenir. Daha sonraları bir resmi
olmayan evlilik daha yapan Sulari'nin bu evliliklerinden 5 çocuğu vardır.
Davut Sulari, 17 yaşında pir elinden dolu içer ve "badeli aşıklar"
kervanına katılır. Sır aleminde kendisine sürekli akıp çağlayacağı için "Sulari"
adı
verilir. O günden sonra aşk ateşiyle yanıp tutuşan Sulari, kabına sığmaz;
sürekli gezmek dolaşmak, yeni şeyler öğrenmek, bildiklerini öğretmek ister.
22 yaşına geldiğinde babası Veli dört oğlunu toplar ve soydan gelen dedelik
görevinin hangi oğlu tarafından sürdürüleceğinin kararını vermek ister.
Davut Sulari'ye hitaben "madem ki sen bu kadar gezmeyi seviyorsun hiç
değilse taliplerin içerisine çık. Ama önce oniki evden oniki post sahibi
getireceğim, dördünüzü de sorgu suale çektireceğim. Kim pirlerin mürşitlerin
sorduğu soruların cevabını verirse talip içine o çıkacak" der. Davut Sulari
erlerin sorduğu her soruya ayrıntılı cevap verir. Pirler bile bu duruma
hayret ederler. Baba Velioğlu Davut'un bu başarısı karşısında "Sen
Hak'sın
yol senindir; talipler içerisine sen çıkacaksın" der ve Sulari'nin "Dedelik"
hizmeti böylelikle başlamış olur. Bu olayın ardından Sulari artık atına
binecek gurbetin yolunu tutacaktır; ta ki ölümüne kadar ülke ülke, şehir
şehir, köy köy dolaşacaktır. Erzincan'ın ve Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki
Kureyşan Ocağı taliplerinin yol hizmetini görecek, bu arada dili iyice
çözülecek, aşıklık mesleğini en üst düzeyde uygulamaya başlayacaktır.
Davut Sulari, yaşamı boyunca geçimini temin etmek için başlıbaşına bir iş
tutmamıştır. Dedelik hizmetinden, konserlerden, plaklardan, özel gecelerden
kazandığı paralarla yaşamını sürdürmüştür. 80 kadar plağı ve stüdyo kaydı
kasetleri Türkiye ve Almanya'da yayınlanmıştır.
Alevi-Bektaşi inancı ve kültürüne bağlı aşıkların "gezgin aşıklar kolu"nun
son temsilcilerinden olan Davut Sulari, yaşamının sonuna değin bu özelliğini
sürdürmüştür. Uğradığı yerlerde kendi kültürünü, bilgisini, görgüsünü
aktarmış, oralarda rastladığı kültürel öğeleri de dağarcığına alarak
sanatını zenginleştirmiştir. 1948 yılında Ankara Radyosuna "mahalli
sanatçı"
olarak kabul edildikten sonra 1949 yılında İstanbul Radyosu'nda Yurttan
Sesler Korosu'nun konuk mahalli sanatçıları arasında yer almıştır. Muzaffer
Sarısözen, Halil Bedi Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Adnan Saygun, Nida Tüfekçi,
Neriman Tüfekçi gibi müzisyenlerle tanışmış olması, O'nun müzik görgüsünde
ve meslek yaşamında etkili olmuştur.
Sulari'nin yaşamının ilk 20-25 yılında politika neredeyse hiç yoktur. O hep
bir güzel peşinde koşan, bazen tarikat ilkelerini yaymaya çalışan, Ehli
Beyt'e muhabbetini açıkça dile getiren bir "saz şairi", "aşık'
görünümündedir.
Ancak 1970'li yılların sosyal ve politik çalkantılarından Davut Sulari de
nasibini almış ve şiirlerine toplumsal sorunları, politik açmazları,
inançsal istismarları konu edinmiştir. Bu durum o dönemde bazı yazarlar
tarafından olumsuz karşılansa da Davut Sulari'nin yapısına çok aykın bir
davranış değildir. Üstelik Sulari Alevi Bektaşi kültüründen gelen aşıklarda
pek görülmeyen türlerde örnekler verebilen özel bir aşıktır. Kaldı ki o
dönemlerde Alevı kimliği yeni yeni toplumun tüm kesimlerinde konuşulmaya
başlanmıştır ve Sulari'nin bu konularda çok hassas olduğu bilinmektedir. Bu
sebeblerden hareketle Sulari'nin 1970'li yıllarda söylediği deyişlerin kendi
içinde bir mantığı vardır.
1950'li yıllardan itibaren Feyzi Halıcı'nın düzenlediği Konya Aşıklar
Bayramı'na katılması orada pek çok aşıkla, "Atışma", "Dudak
değmez", "Taşlama"
gibi türlerde karşılaşmış olması, "aşka sevdaya ve güzele düşkünlüğü", kimi
zaman ağır mistik öğelerle beslenmiş tesavvufi şiirleri, kimi zaman
toplumsal içerikli o dönemdeki söylemle "devrimci" şiirler söylemesi,
Sulari'nin, "fırtınalı yaşamındaki çelişkileri" olarak görülmesi yerine
yaşamındaki ve sanatındaki çeşitlilik ve zenginlik biçiminde
değerlendirilmelidir.
Davut Sulari, aşıklık kimliğinin neredeyse tüm özelliklerini bünyesinde
barındırır. O, hem kendine ait deyişleri özgün ezgi kalıplarıyla
müziklendiren bir aşık, hem eski aşıkların, ustaların deyişlerini çalıp
söyleyen bir mahalli sanatçı, hem de yöresinin türkülerini aktaran önemli
bir kaynak kişidir. Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan efsaneleri,
şiirlerine tema olarak almış ve böylece bir geleneğin önemli
temsilcilerinden biri olmuştur. Davut Sulari, aşka sevdaya tutkusu,
güzellere düşkünlüğü ile Karacoğlan'ı, Alevi kimliği ile Pir Sultan Abdal'ı,
tasavvufi kimliği ile de Erzurumlu Emrah'ı ve Yunus'u hatırlatır.
Şiirlerinde tüm bu aşıklardan izler bulmak mümkündür.
Bununla birlikte günümüzün pek çok aşığın da Davut Sulari'nin etkisi görülür.
Aşık Mahsuni Şerif, Aşık Muhlis Akarsu, Aşık Daimi, Aşık Beyhani, Aşık
Serdari bunlardan yalnızca birkaçıdır. Son yirmi yirmibeş yıldan bu yana
albümlerinde Davut Sulari'nin eserlerine yer veren halk müziği
sanatçılarının sayısı da az değildir. Ali Ekber Çiçek, Arif Sağ, Sabahat
Akkiraz, Belkıs Akkale albümlerinde Sulari'nin eserlerine en fazla yer veren
sanatçılardandır. Davut Sulari, gezgin aşıkların son simalarından biri
olmakla beraber bu seyahatlerini yalnızca yurt içinde sürdürmemiştir. Başta
Irak, İran, Suriye olmak üzere, Avrupa'da Almanya, Hollanda, Avusturya,
Fransa, Belçika, İsviçre ve o zamanlardaki adıyla Yugoslavya gibi ülkeleri
de karış karış dolaşmıştır. Sulari, Anadolu'nun her yerini (üç vilayet hariç)
ve Ortadoğu ülkelerini "Leyla" adlı atıyla gezmiştir. Yine at
sırtında
Bulgaristan ve Yugoslavya'yı geçmek ve Avrupa içlerine girmek istediyse de
bugün bilemediğimiz sebeplerden ötürü bunu başaramamış, geri dönmek zorunda
kalmıştır. Sulari, bu bakımdan da gezgin aşıklar arasında tipik bir örnek
teşkil etmeyi başarmıştır.
Sulari, yurt içinde en çok İzmir, Erzincan, İstanbul ve Ankara'da kalmıştır.
Ailesinin büyük bir kısmının İzmir'de yaşaması nedeniyle İzmir'de geçirdiği
zaman, Sulari için önemlidir. Kardeşi, çocukları, torunları İzmir ve
çevresinde yerleşmişlerdir; bu sebeble İzmir, Sulari için yaşamsal bir önem
taşır. Her nereye giderse gitsin mutlaka İzmir'e uğrar ve yakınlarıyla
görüşür...
Yıllar süren seyahatlere dayanabilen dirençli bir fiziğe sahiptir Sulari...
At sırtındaki bu yolculuklar hiç kuşku yok ki zorluklarla doludur... Ancak
ne kadar dirençli olunursa olunsun doğanın güç koşullarında ömür boyu
seyahat etmek yıpratır insanı.. Bununla birlikte onbinlerce belki de
yüzbinlerce insanla muhatap olmak, bilgi ve tecrübeleri bu insanlarla
paylaşmak; aile ortamından uzakta, eşinden çocuğundan ayrı çileli bir yaşam
sürmek kolay değildir elbette... Bir dava uğruna, bir meslek uğruna ordan
oraya gezip dolaşmak... İşte bu tarz bir yaşama Davut Sulari'nin vücudu
ancak 40 yıl dayanabilmiştir.
Yine aşıklık mesleğini icra ettiği bir sırada Erzurum'da Ali Rahmani'nin
aşıklar kahvesinde yakın arkadaşlarıyla söyleşirken rahatsızlanmış,
Erzurumdaki Araştırma Hastanesi'ne kaldırılmış, ancak bütün çabalara rağmen
hayata döndürülememiştir (18 Ocak 1985). Son nefesine kadar aşıklık
mesleğinin içinde bulunmuştur Sulari. Aşıklık onu yaşama bağlayan temel
unsurlardan biridir ama bu çileli yaşama vücudu yenik düşmüştür... Şimdi
mezarı Çayırlı'daki aile mezarlığındadır.
17 Ocak 1985 tarihinde Davut Sulari bir aşıklar meclisinde
Erzurum'da yanık yanık türkü yakarken Hâkk'a
yürüdü |