ÂŞIK VEYSEL'İ YETİŞTİREN ÇEVREDE HİÇ BİLİNMEYENLER
Yazar Sivrialan.Net
Cumhuriyet aydınlarından ve Aşık Veysel’in yakın dostlarından Sabahattin
Eyüboğlu bir yazısında şu sözleri söylüyor: “Abdulhak Hamit büyük adam, dahi,
milli değeri kabul. Şaire çok şey borçluyuz. Okur yazar olup da adını
bilmeyen yok gibidir. Böyle olduğu halde hangi şiiri orta malı. Bir de
Yunus’u düşünün. Hamitten yedi yüzyıl önce konuşmuş, sözleri devlet eliyle
yüzlerce dağıtılmamış, oysa Yunus Köy kahvelerinden her yerde sokaklara
kadar şiirleri ezbere söylenir. Hamit’ten doha doğru, daha derin şeyler mi
söylüyor?Duyup düşündükleri bize daha mı yakın? Hayır; ama Hamit’in ister
istemez uzak kaldığı bir çeşme var ki Yunus’un şiiri onda yıkanmış, halk
çeşmesi, Dante’nin Molyer’in, Şekspir’in yıkandıkları çeşme.” Eyüboğlu bunu
söylerken de aynı zamanda Aşık Veysel’’den söz ediyor. Bu konuda diyor ki “
Yunus’dan bu yana halk şiir zincirinin son halkası sayabileceğimiz Veysel’in
kendi işini ve dünyasını bilmeyi, insan ve şair olmayı Sivrialan Köyü’nde
nereden, kimden nasıl öğrendiğini bilmiyorum”
İşte bu bildiride benim sizlerle paylaşmak istediğim de budur. Veysel
nereden, nasıl, kimden öğrendi?
Yazarımızın söylediği gibi Aşık Veysel bu gün şiirleriyle, güçlü dehasıyla
Cumhuriyetin büyük bir ozanı ve Türkçe’ye katkıları, kullandığı, arı, duru
dil, halk anlatımı, cumhuriyet devrimlerine yaptığı hizmetler ve her konusu
aydınlarımızca incelendi, yazıldı, çizildi.
Ancak görülmeyen, bilinmeyen ya da gösterilmek istenmeyen bir yönü vardı ki;
bu durum hep saklı kaldı.
Aşık Veysel konusunda yazılan tüm makaleler, röportajlar tarafımdan
derlenerek bir Aşık Veysel Ansiklopedisi ortaya çıkmıştır. Burada yer alan
tüm
yazılar okunduğunda ozanımızın bir yönünün hiç görülmediği, gösterilmediği
ortaya çıkacaktır.
Aşık Veysel konusunda her alanda inceleme yapılmış olmasına karşın; Bu Aşık
Veysel de nereden çıktı, hangi ortamda yetişti, vahi mi geldi, kimler,
nerede, nasıl eğitti, öğreticileri kimdi?
Sadece kırk yaşında bir ozandan ve onun ortaya koyduğu cumhuriyet
değerlerinden söz edilmiştir. Bunun hiç öncesi yok mu?
Bu bildiride Aşık Veysel’in öncesi ve onu yetiştiren kaynaklar, kişi ve
kurumlar ortaya konacaktır.
Veysel’in öğreticileri olarak bu gün hep iki kişi konuldu önümüze. Molla
Hüseyin, Çamşıhlı Ali Ağa. Oysa Veysel’in çevresinde ve dünyasında oldukça
fazla etki alanı ve üstadı vardır ki bunlardan kendisi de dahil kimse söz
etmedi ya da söz etmek istemedi. Veysel’e en yakın olan aydınlardan
Şarkışlalı Erdoğan Alkan, Sivrialan köyünde bir çok araştırma yapmasına
karşın Veysel’in asıl dünyasına girmedi O da hep öbürleri gibi öncesi
olmayan bir Veysel peşinde gezdi.
Veysel’de iki ayrı dünya vardır. birincisi 40 yaş öncesi, ikincisi,
Cumhuriyetle bütünleşen dünyası. İşte bu güne kadar aydınlarımız ikinci
yönünü yani, cumhuriyetçi yönünü yazdılar. Elbette güzel şeyler yazdılar,
Veysel’le ilgili çok güzel değerlendirmeler yaptılar. Ancak 40 yaşlarında
ele aldıkları bu ozan bu konuma nasıl ulaştı.
Halk bilimcilerden rahmetli Nejat Birdoğan on yıl öncesiydi bana bir telefon
açtı “ Aşık Veysel Bektaşi mi?” Bu nasıl bir soruydu. Yanıt veremedim. Ancak
akşam evde çocukluğumda yaşadıklarımız ve Sivrialan Köyünün sosyal yapısı
kafama bir şerit gibi dizildi. Dedeci, Dervişçi. Evet bütün bu sözcükler
beynimde yeniden canlanmaya başladı. Bu sözlerin ne demek olduğunu çözmeye
başladım. Yaz tatilinde Sivrialan ve Meçit köylerinde yaşlılarla konuştum,
konuyu uzun uzadıya değerlendirdim.Bu değerlendirme sonucu yüz yıllık
ilişkileri ortaya koyarak yeni sentezlere ulaştım.
Bunlardan bir tanesi ve hiç bilinmeyen Veysel ve Salman Baba ilişkileri.
Yıl 1925 Cumhuriyet’in en şanlı dönemi. Yeni yasalar ortaya konuyor ve
konurken de eskiler üzerinde bir ayıklama yapılıyor. Bu ara 677 sayılı Tekke
ve Zaviyeler yasası yürürlüğe giriyor. Bütün tekkelerle birlikte Hacı Bektaş
merkez tekkesinin de kapısına kilit vuruluyor. Bu arada Bektaşilerin önderi
Salih Niyazi Dede Baba 12 Halife Baba’ya veda konuşması yaparak kendisi
Arnavutluk’a gidiyor. Sözü şu “ Başınızın çaresine bakınız” Bu sözcükten
herkes bir şeyler almaya başlar ve Bektaşilik sistemindeki 12 Halife
Baba’dan Salman Baba Sıvas İli Sivrialan Köyünde bağlılarını ziyarete gider
Sivrialan’da Aşık Veysel’in babası Karaca Ahmet’e konuk oluyor. Yörenin
ileri gelen Bektaşileri Salman Baba’yı bırakmıyorlar. Ona Sivrialan Köyü’nde
bir ev yapmak isterlerken köyde dedeler olduğundan Salman Baba ikilik
çıkmasın diye karşı çıkıyor ve onu yine Bektaşilerin bulunduğu on haneli
Mescit Köyü’ne yerleştiriyorlar. Salman Baba burada boş duramaz hemen üretim
ilişkilerinde köylülerin eksiklerini görerek onları yönlendirir.
Bağ ve bahçe işlerinde köylülere öncülük yapar. Köylerde ilk patatesi
yetiştirir. Örnek bir insan olarak bütün çevre köylerinin sevgi ve
sempatisini kazanır. Ve dergahı dolar taşar. Ve büyük bir kültür merkezi
haline gelir. Çevre’den gelenlerin dışında İzmir ve Arnavutlukla da
ilişkilerini sürdürür.
Yörenin Bektaşi ileri gelenleri ve babalar haftada üç gün dergahta sır
olurlar. Aşık Veysel’in küçük oğlu Bahri anlatıyor. Küçüktüm, her Perşembe
geldiğinde babamı eşekle Mescit Köyüne bırakır, üç gün sonra gider alırdım”
Mescit Köyü Sivrialan’a 5 km. uzaklıktadır. Mescitli Enver Hasgül anlatıyor.”
Peyik köyünden Dursun Efendi vardı, çok bilgiliydi. Ortaköylü Başara,
Hüyüklü Mehmet Efendi, Veysel ve birkaç kişi sabahlara kadar sazlı sözlü
muhabbetlerine tanık oldum. Bunlar aynı zamanda köylülere öğretmenlik de
yapıyorlardı. Büyük odalarda halka okuma yazma öğretilirdi.Çünkü yöremizde
hiç okul yoktu.
Salman Baba Veysel ilişkileri onun Aşık Veysel olmasında büyük bir etken
olduğunu açıkça göstermektedir.
Veysel’in yetişmesinde etken olan ve bu güne kadar gözden kaçan bir başka
konu vardır ki, o da Aşık Veysel’in yakın arkadaşı Kürt Kasım’dır.
Kürt Kasım lakabıyla anılan Kasım Doğan aslen Sıvas Zara İlçesinin Barzan
Belen köyündendir. Kurtuluş savaşı öncesi askerden kaçan, yine Sivrialanlı
Cört lakaplı İbrahim Tutiş’in askerlik arkadaşıdır.İki kafadar Çavuşun
sürekli kendilerini dövmesi ve hakaret etmesine dayanamayarak silahlarıyla
birlikte askerden firar ederler. Çok yerleri dolaştıktan sonra son durakları
Sivrialan Köyü olur. Geceleri yiyecek temini için köye inerler, gündüzleri
de dağlarda kalırlar. Bu süreçler içerisinde de Veysel bahçe
beklemektedir.Köyün erkekleri hep askerdir. Veysel , Kürt Kasım ve
İbrahim’le aynı yaştadır. Ve Veysel’le iyi bir dostluk kurarlar. Savaş sona
erer, kaçaklar meydana çıkar ve cumhuriyet kurulur. Veysel’in önerisi
üzerine Kürt Kasım Sivrialan Köyünde kalır. Veysel’in ailesi kocası
seferberlikte ölen komşularının dul kalan hanımını Kasım’a vererek,
içgüveysi olarak alırlar. Ve böylece Kürt Kasım ve Veysel duvar komşusu da
olurlar.
Bir gün Veysel’in hanımı komşularından Hüseyin’le kaçınca Veysel büyük bir
bunalıma girer. Kahrından hastalanır. Veysel’in haline dayanamayan Kürt
Kasım Veysel’i ikna ederek Sıvas Zara’da kendi memleketine götürür. Burada
uzun süre kalırlar. Çevrede bulunan tekke ve dergahları gezerler. Bu ara
Yalıncak tekkesine sık sık gider gelirler. Saz, söz muhabbet derken Veysel’i
çevre çok tutar. Tutmasına ama, Veysel de Türbede görev yapan Gülizar’a
gönlü düşer. Bir gün Kürt Kasıma içini döker ve Kürt Kasım işi bağlar ve
Veysel köye döndüğünde artık evlidir.
Bu evlilik konusunda Kutlu Özen, Gülüzar Ana ile söyleşisinde evlilik
konusunda şu bilgileri birinci ağızdan alır. “ Yalıncak tekkesinde
kalıyordum (1928) Dedem türbenin işlerine bakıyor, ben de yanında
kalıyordum.30 Yaşında ve duldum. Tekke’de cem töreni yapıyorduk. O zaman
tekkeler kapatıldığından cemleri gizli yapardık. Jandarmalar tekkeyi sık sık
kontrol ederlerdi. Cem töreni dağıldı, eltimle ben ortalığı temizliyorduk.
Kapı çalındı, Anahtar deliğinden baktığımda sırtında saz olan adamı jandarma
sandım ve dedeme söyledim dedem kapıya baktığında öyle olmadığını anladı.
İki kişiydiler kapıyı açtı ve onları içeri aldı
Aşık Veysel’in etki alanında bulunanlardan birileri de hiç kuşkusuz köyün
dedeleridir. Ali Dede Hıdır Abdal Ocağından, Arapça, Farsça’yı çok iyi bilir,
kendi köyünde hem eski harflerle hem yeni harflerle gönüllü öğretmenlik
yapmıştır.Sülalesine Mollalar denir ki, Medrese eğitimi almış kişilere
söylenen lakaptır. Ali dede Türk toplumunun yaşadığı yerlerde Irak, İran ve
Suriye’de cem törenlerine katılır. 1971 yılında Suriye’de Hafız Esat’ın
huzurunda Cem töreninde dedelik yapmıştırYine Ali Dede’nin amcaoğlu Hıdır
Dede vardır ki, büyük bir saz ve ses ustasıdır.
İyi anımsarım, Veysel’le bizim harmanımız yan yana idi ve yanı başında da
Hıdır Dede’nin evi vardı.On on iki yaşlarında idim. Öğlenleri istirahat
anında Hıdır Dede’nin odada Veysel’le Hıdır Dede hep saz çalar, türkü
söylerlerdi. Hıdır Dede babadan gelen geleneği en iyi şekilde icra
etmekteydi. Veysel onun hayranı idi. Köylü hep Hıdır Dede dinlerdi.Veysel’in
şiirlerinin büyük bir bölümü Hıdır Dede makamındandır. Müzikçiler
incelediğinde göreceklerdir ki, çıkış aynı çıkış. Veysel’in Ağlayalım
Atatürk’e Bütün Dünya Kan ağladı türküsündeki makam Hıdır Dede’nin türkü
melodisinin aynısıdır. Hıdır Dede’ye ait bu gün elimizde derlenmiş bir çok
türkü vardır ki, Veysel benzeridir. Bu konuda görüştüğüm uzmanlar iki
türküyü de birlikte dinleyince şaşılası benzerlikte olduğunu gördüler. Ancak
kimin kimden etkilendiğini çözememektedirler. Biz bu çözümü yaşamı
anlatılanlardan bilmekteyiz.
Veysel arkadaş çevresiyle de sürekli iç içedir ve karşılıklı bir etkileşim
vardır. Asıl önemlisi Sivrialan’da eğitimli dedelerle Aşık Veysel’in
birlikteliğidir. Rahmetli’ye lisede öğrenci iken bir gün sormuştum “ Okulu
olmayan yerde eğitimi nereden aldın, her şeyden haberlisin” Veysel emmi
biraz bekledikten sonra “ Oğul dedi biz eğitimi doğduğumuz günden almaya
başlarız. Bak senin şimdi böyle şeylerle pek ilgin olmadığını biliyorum,.
Biz küçükten okula başlıyoruz. Örneğin ben sekiz on yaşlarında ceme
törenlerini gizli gizli izlerdim. Kör ve çocuk diye bize pek yer vermezlerdi.
Ben de gündüzleri cem yapılacak evdeki çuvalların ve yüklüğün arkasına
saklanır, saatlerce onları dinlerdim. Dedeler birer derya idiler. Hele
zakirler beni hep büyülemiştir. Ne güzel deyişler
okurlardı. Ben ezberlemeye büyük gayret gösterirdim, dışarı çıkınca da
günlerce değnekle saz çalar, türkü makamlarını çıkartmaya çalışırdım”
Sivrialan Köyü’nün sosyal yapısı kültürel anlamda sağlam bir duruşa sahiptir.
Bu durumda ise yörede bulunan ozanların, dedelerin, sanatçıların uğrak yeri
Sivrialan olmuştur. Eskiden köy konakları vardı. Bu konaklar köyün ileri
gelenlerine aitti. Bu evlerde her hafta çeşitli toplantılar yapıldığına
tanık olmaktaydım.
Veysel’in en büyük şansı Emlek yöresinde doğmuş olmasıdır. Bu bölge adeta
ozanların yatağı konumundadır. Bu gün bile adını unutamadığımız ve çağının
ses getiren büyük ozanları o bölgede yaşamıştır. İğdecik Köyünden Aşık Veli
en büyük ozanlardan birisidir ki, Veysel usta malı söylediği dönemlerde onun
türküleriyle öne çıkmıştır. Yanlışlıkla ya da sonradan çarpıtılmış olarak
İzzeti mahlasıyla söylenen Aşık Veli’ye ait Mecnunum Leylamı gördüm adlı
şiir Veysel’i tanıtan önemli türkülerden birisidir. Aşık Kemter yine
Sivrialan’a çok yakın olan Kale köyündendir. Aşık Veli’nin de ustasıdır.
Kılıççı Köyü’nden Ağahi yöreyi ve toplumu en çok etkileyen ozanlardan
birisidir ki Veysel Ağahi türkülerini de sıkça söylemiştir. Yakın köylüsü
Kul Sabrı Veysel’i etkileyen ozanlardandır. Bu ozanlar Veysel’den bir kuşak
önde yaşamışlardır.
Çağdaşlarından ise yakın arkadaşı Sarıkaya Köyünden Aşık Hüseyin,
Sivrialan’a sınır köyü olan Hüyük’ten Aşık Ali İzzet, Aşık Devrani,
Ortaköy’den Aşık Aziz Üstün, Dertli Vefa en yakın arkadaş ve dostlarıdır.
Yine Sivrialanlı ve Veysel’in de akrabası Aşık Mehmet ve Küçük Veysel kendi
türküleriyle ve sazıyla Veysel’e eşlik eden sanatçılardır. Küçük Veysel 1940
tarihinden 1960 yılına, yani ölene kadar Veysel’le birliktedir.
Aşık Veysel’in Cumhuriyet öncesi şiir geleneğinde Alevi- Bektaşi
felsefesinde yazdığı şiirler daha çok o anlayışın, o felsefenin meyveleridir.
Göklerden süzüldüm tertemiz indim
Yere indim yedi renge boyandım
Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm
Çeşit çeşit türlü renge boyandım
Veysel yoktan geldim yok oldum gittim
Ben diyenler yalan, gerçeği seçtim
Bir buhar halinde göklere uçtum
Kayboldum o sırlı renge boyandım
Alevi Bektaşi geleneğinde tanrı-insan bütünlüğü, Yunus’da da görülen insanın
tanrıdan bir parça oluşu, insanın öldükten sonra yeni bir biçimde dünyaya
geleceği öylesine arı, öylesine düzgün işlenmiş ki Veysel’i çağdaşlarından
ayırtan da işte budur.
Yine benzer bir şiirinde de tanrıyı yüreğinde öylesine bütünleştirmiştir ki,
onu ondan söküp atmak imkansızdır.
Saklarım gözümde güzelliğini
Her nereye baksam sen varsın orada
Kalbimde saklarım muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orada
İşte Cumhuriyetin en güzel devrim şiirlerini yazan Veysel Yunus’da,
Nesimi’de ve Kaygusuz’da olan giz, Veysel’in şiirlerinin derinliklerine de
sızmıştır. Onu anlamak için Veysel’in bu ve benzeri şiirlerini iyi incelemek
gerektir. Bakın şu dizelerde neler söylüyor.
Hayyam’a görünmüş kadehte, meyde
Neyzen’e görünmüş kamışta,neyde
Veysel’e görünür mevcut her yerde
Ne sen var ne ben var bir tane Gaffar
Veysel’i yetiştiren Alevi Ocakları ve Bektaşi Dergahlarıdır. Veysel’in
bunları açıklamamamasında haklı bir nedeni bulunmaktadır. Bir kere Tekke ve
Zaviye yasasıyla bir yasak ortada durmaktadır. İkincisi 1931 yılından
itibaren Veysel’e Cumhuriyet’in aydınları sahiplenmiştir. Üçüncüsü Veysel
Cumhuriyet
devrimlerinin tanıtılmasında ve yaygınlaştırılmasında görev almıştır.
Türkiye’de bir bütünlük, Türk halkının kaynaşması gerekmektedir.
Tarikatların eski bir eğitim yeri olmasının ihtiyacı ortadan kalkmıştır.
Bu koşullarda ne Veysel ne de onu sahiplenenler Veysel’in kırk yıllık
geçmişi konusunda nasıl bir çevrede, ve kimlerden, hangi kurumlardan
etkilendiği konusunda geriye çok şey bırakmamışlardır. Ancak biz yaşadığımız
çağda Az çok Veysel’i de yakından tanıyan birisi olarak bazı bilgi ve kaynak
kişiler yaşarken Veysel’in dünyasında eksik kalan bölümleri tamamlamayı bir
görev bilmişizdir.
Sonuç olarak 40 yıllık süreçte Veysel’i Aşık Veysel yapan ve Cumhuriyete
hazırlayan koşulları özetlersek;
- Salman Baba Dergahının büyüleyici etkisi. Büyüleyici diyorum Çünkü Veysel
Salman Baba’yı hep mürşit olarak tanımlamaktadır. Bu gün ailesi ve çocukları
da bu mirasa sahiplenerek Salman Baba’ya minnettarlık duymaktalar.
- Alevi Ocakları olarak bilinen ve cem törenlerinde okunan deyişler,
duvazlar ve semahlar ve dedelerin toplumuna verdiği bilgiler Veysel’in
dünyasında oldukça etkili olmuştur.
- Kendisinden önceki ve çağdaşı, arkadaşı ozanların Veysel üzerinde etkileri
oldukça yüksektir.Bu ozanların tamamı da Alevi ocaklarına bağlı ozanlardır.
Tasavvuf konusunda oldukça ustadırlar.
- Çevresindeki arkadaşlarının da Veysel’e Veysel’in de onlara katkısı
yadsınmayacak kadar büyüktür.
- Veysel’in tasavvuf şiirlerini yazmasında, tasavvufi bilgileri edinmesinde
hiç şüphe yoktur ki Kürt Kasım dayanışması oldukça etkilidir. Sivas ve
çevresinde ilk dışarı çıkışı ve İlçelerde bulunan dergahlarda aldığı
bilgiler Veysel dünyasına yeni bir ufuk eklemiştir. Kürt Kasım iyi keman
çalar ve sürekli Veysel’e eşlik ederdi[12]
Veysel Alevi Bektaşi kültürü içerisinde pişmiş, olgulaşmış yetişmiştir. Daha
cumhuriyetle ilk buluşmasında çok kolay bütünleşebilmiştir. Yine bir
yazarımızın deyimiyle “Aşık Veysel Cumhuriyet Dönemi halk şiirinde gelenekle
beraber değişim ve dönüşümü başarabilmiş aşıklarımızdan biridir. Çağının
şartlarını büyük bir ustalıkla değerlendiren Veysel bir halk filozofudur.”[13]
İşte Aşık Veysel’i evrenselleştiren de bu değerlendirmedir. Eğer o değişim
ve dönüşüm sürecini başaramamış olsaydı, zaten bugünkü Aşık Veysel hiç
olamazdı. Çünkü onda büyük olan da budur. Yani tekke geleneğinde yetişip,
çağdaş şiire ulaşması onun Aşık Veysel olmasında en büyük unsurdur.
Not : Bu yazı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın her beş yılda ve ayrı bir ilde
yapmış olduğu “Uluslararası V11. Halk Kültürü Kongresi’nde sunulmuştur.
EYÜBOĞLU,Sabahattin, Yelken 73, Bütün Yönleriyle Aşık Veysel, Öz, Gülağ,1995
s.63
Sivrialan Köyünden Süleyman Doğan,85 yaşında, Ali Özsoy (1985 de öldü),
Hıdır Dede (1976 da öldü) Bu iki kişi Sivrialan Köyünden Veysel’in hem en
yakın arkadaşları, hem de Veysel’i etkileyen ve ondan etkilenen aydınlar (Dedeler)
Bahri Şatıroğlu’nun bana anlattıklası, YOL Dergisi, Sayı 1, s. 57,1999 Aşık
Veysel’in Bektaşiliği ve Mürşidi Salman Baba adlı Makale
Hasgül 90 yaşında, Mescit Köyünde ve çocukluğunda Salman Baba’ya hizmet
etmiş kişilerden
Süleyman Doğan, Kürt Kasım’ın oğlu, Babası ile Veysel konusunda oldukça
bilgi sahibi, Anası Kamer, yani Kürt Kasım’ın eşi de Ortaköy’de Mustafa
Abdal Dergahında hizmet gören bir kadın derviştir.
Mehmet Öz (1971 de öldü), Veysel’in yakın arkadaşı, komşusu. Benim Dedem,
bana anlatırdı
Özen KUTLU, Selam Olsun Kucak Kucak, Sıvas 1999
Koçak, Süleyman, 82 yaşında, Ali Dede’nin zakiri, Sivrialanlı Ali Özsoy’un
bu gün Elmapınar Köyü’nde talipleri tarafından yapılan türbesi bulunmaktadır.
Ali özsoy 1971 Yılında Suriye’de Hafız Esat’ın huzurunda Cem yönetmiştir. Bu
bilgileri S. Koçak dışında Özsoy Dedenin oğlu, Cemal, Veli ve kızı İnci de
doğrulamaktadır.
Bu konuda Müzisyen Ali Dinçal, İhsan Öztürk, Kubilay Dökmetaş ve Oktay
Yılmaz’ın bilgilerine baş vurduk. Bu ilk üç kişi hem Veysel’e yakınlığı, hem
de olayları çeşitli kaynaklardan dinleyerek yorumlamışlardır.
Aşık Veysel’in Gülağ Öz’e anlattıkları, Sivrialan Köyü 1970 yılı
Tuncal, Ali İhsan, Emlek Alevi Aşıkları, Kızılırmak yayınları,2000
Öz, Süleyman, Babam olan adı geçen Kürt Kasım ve Veysel ilişkilerini çok iyi
bilenlerdendir. Çünkü bizim evle Veysel’in evi arasında Kürt Kasım’ın evi
vardır. Babam küçüklüğünü anlatırken Veysel’le Kürt Kasımın evlerinin bir
bölümünden delik açtıklarını ve buradan haberleştiklerini söylerdi. Bunu
bazı kişilerle de teyit ettim.
AYTAÇ, Doç.Dr.Pakize, Aşık Veysel’in şiirinde mistik unsurlar,İnternet
sayfası 2006 |