ASIK VEYSEL HANGİ KÜLTÜR'ÜN ESERİDİR?
Yazar Sivrialan.Net
Anadolu’nun bozkırında bir köy.
Devletle ilişkileri asker alma, vergilendirmeden öteye gitmez. Üretim
ilişkileri ilkel karasaban ve kağnıdır. Buğday ve arpadan başka tahıl
yetiştirilmez. Köyün en zengini iki çift öküz koşarak üretim yapar. Ancak
üretilen ile tüketim dengesi arasında büyük uçurum vardır. Hayvansal
yiyecekler yetersizdir. Köylü satacak kadar üretemediği için mübadele
yapabilecek gelirden de yoksundur. Ancak kışları evin erkeklerinin
Çukurova’da yapacakları amelelik bu gereksinimi karşılamağa yeterli olur.
Okul yoktur. Öğretmen yoktur, sağlık hizmetleri kesinlikle insanlardan
uzaktır. Telefon, Radyo, elektrik hayalleri süsler. Günlük konuşulan
sözcüklerin sayısı belirlidir. İlişkilerde kültürel işlev durağandır. Çağdaş
kültür askere gidip gelenler, Çukurova’da amelelik yapanlarca sağlanmaktadır.
İşte böyle bir ortamda, Anadolu bozkırında yoksulluk ve eksiklik için
dünyaya geliyor Aşık Veysel. 1894 Yılı Osmanlı devletinin çöküm döneminin
önemli bir yerindedir. Avrupa’da başlayan sanayi devrimi, süratle
yükselen ekonomik güç, Osmanlı Türkiye’sini de her alanda geriye
götürmektedir. Kıtlık ve sefalet kol gezer. Her tarafı eşkıya soymaktadır.
Osmanlı’ya bağımlı devletler bir bir bağımsızlığını kazanmaktadır. Ülkenin
her tarafında savaş havası esmektedir.
Bu koşullarda Anadolu’nun orta yerinde bir yoksul bozkır köyüne devletin bir
köye ulaşma gücü ne kadar olur. Devlet zaten hiç bir köye, hiç bir taşra
kentine yatırım yapmak şöyle dursun. İmeceye yaratılan yatırımlar da
engellenmektedir.
Aşık Veysel böyle bir ortamda nasıl çıkmıştır. Türkçe’nin en güzel
kullanımını, onca bilgi birikimini nasıl kazanmıştır. İşte bunun yanıtını
aramak Veysel gerçeğini daha da güçlendirir. Bugüne kadar Aşık Veysel’le
ilgili çok şeyler yazıldı, çok şeyler söylendi. Ancak bunların hiç birisi
asıl nedeni anlatmaya yetmedi. Hep dendi ki, Veysel yedi yaşında gözleri kör
oldu, herkes askere
gidince Veysel evlendirildi. Karısı çok güzeldi, Veysel’i sevmedi kaçtı”.
Bunlar Aşık Veysel’de bulunan gerçeklerdir. Ancak onu tam anlamaya yeter mi?
İşte bunların yanıtını bulmak Veysel gerçeğini tümüyle ortaya koyar.
Aşık Veysel herşeyden önce çok iyi bir gözlemcidir. Zihninden geçenler onun
gözlemleridir. Dikkatle dinleyen, onları akıl süzgecinden geçiren ve
kendisini kanıtlamak için de sürekli bunların neden ve niçin ilişkilerini
yanıtlar.
Osmanlı devlet yapısının öz kültürü Arap-Fars karışımı Osmanlıcadır. Bu ise
Türkçe’den az nasip almış bir yapıdır. Türkçe’nin ve Türk dilinin
aşağılandığı, horlandığı bir ortamda bu kültürü onurluca taşıyan bir kitle
vardır. Ve bu kitlenin yetiştiği bir ortam vardır. Bu Alevi-Bektaşi tekke ve
ocaklarıdır. Burada Türkçe’den başka şeyler konuşulmaz. İslami dualar bile
Türk dilinden yapılır. Bu kurum devletin dışladığı ve fırsat vermediği için
gizli ve gizlilik içinde kendi öz kültürel değerlerini dağın zirvelerine
kurdukları tekkelerde yaparlar. Köylerdeki Alevi-Kızılbaş ocakları ise bu
kültürün adeta fışkırdığı alanlardır. Yazılı olmamasına karşın kültür dilden
dile, nesilden nesile aktarımla sürdürülür. Bunun taşıyıcısı iki misyoner
vardır. Bunlardan birincisi Dede ve Babalar, ikincisi halk ozanlarıdır.
Dede-Baba ve halk ozanları öldürülmeleri pahasına bu kültürü köy köy, kent
kent taşıyıp yaşatmaktadırlar. Dede ve Babalar yılda bir kaç kez kendi
alanına düşen köylerde cemler yapıp toplumsal eğitimi ve öğretimi bu anlamda
vermektedir. Halk ozanları da cemlerde yaptıkları zakirlik görevlerini saz
çalıp deyiş söyleyerek yapmaktadırlar. Yılda bir kaç kez yapılan cem
toplantılarında toplum çok şeyleri alıp belleğine yerleştirir. Halk
ozanlarının zaman zaman köyleri gezerek insanlara taşıdıkları bu kültür de
büyük önem taşımaktadır.
Aşık Veysel de böyle bir ortamdan yetişmiştir. Çevre köylerde yaşayan
zamanın büyük ozanları Aşık Veysel’in yetişmesinde etkili olmuştur. Aşık
Veli, Agahi, Kemter, Aşık Hüseyin, Serdari, Ali İzzet gibi ozanlar Veysel’in
hem çağdaşı hem onun yetişmesinde öncülük yapmış ozanlardır. Aşık Veysel
onların cem ve cemaatlarında iyi bir dinleyici, iyi bir ezberleyicidir.
Ayrıca Aşık Veysel Ortaköy’de bulunan Mustafa Abdal, Sivrialan’da bulunan
Gani Abdal gibi iki büyük Bektaşi tekkesinin etkisi altında gelişmiştir |